15 Ekim 2014 Çarşamba

İlk ayrıldığım gün

Merhaba, ben Yeşim. 20 yılı aşkın süredir kavgalı yaşadığığım kocamdan boşanmayı uzun zamandır düşünüyordum. Oğlum büyümüştü ve üniversiteye başlamıştı. Anne ve babamla konuşup, onları zoraki bir biçimde ikna ettikten sonra boşanabilmiştim kocamdan. Kendime bir ev tuttum, birkaç eşya alarak evimi döşedim. Daha özgür bir yaşamım vardı şimdi. Aslında cinselliğe ve karşı cins ile ilişkilere açlığım da vardı. Fakat korkuyordum, kolay değildi, 45’i devirmiştim. Kocam bir sürü ayak oyunu oynayarak nafakayı oldukça düşük tutmuştu. Geçinemiyordum. İş arıyordum, fakat bölük pörçük çalışabilmiştim evliliğim süresince. Pek de bir tecrübem yoktu. Yaşlıyım diye çoğu kapı suratıma çarpılıyordu. Geçimimi çok iyi arkadaşım olan Fahriye’den aldığım borçlarla sağlıyordum. Fakat bunu kabullenemiyordum. Eski kocamı arayıp, nafakamı artır da diyemiyordum. O sıralarda bir tanıdıktan, Erdoğan Bey diye birinin şirketine yönetici sekreteri aradığını duydum. Fakat Erdoğan Bey daha genç birisini istiyormuş. Arayıp konuştum, Erdoğan Bey yazlıkta olduğunu, görüşmeyi Ağustos ortalarında yapacağını söyledi. Ben minyon bir kadındım, kumral tenli, oldukça iri göğüslerim, ela gözlerim ve yuvarlak yüzüm ile çekiciydim. Ağustos’a kadar fazla kilolarımdan kurtulsam, kendimi 40 yaşında gibi tanıtabilirdim. Oğlumdan da hiç bahsetmeyecektim. Bir spor salonuna yazıldım, rejime başladım ve 8 kilo verdim. Çok çekici olmuştum gerçekten. Spor salonunda bir tane yakışıklıyı avlayıp yatağıma aldım. Genç adam bana hastaydı. Beni iki gece üç gün evire çevire sikip her defasında göğüslerime attıran genç, oğlumdan 2 yaş anca büyüktü. Azgınlık işte… Spor salonunda genç kızlar beni hoca bellemişlerdi, büyük hayranlık duyuyorlardı. Bu kızlardan birisiyle Lezbiyen ilişkiye de girdim o arada. Ne de olsa kız lisesi mezunuyudum ve kız kıza sevişmeyi ‘yerinde’ öğrenmiştim. Aradan zaman geçti. Yaz biterken, Erdoğan Beyi aradım, görüşme için randevu aldım. Fahriye’den 1.500 TL para aldım. Fahriye benim liseden arkadaşımdı, çok zengin bir adamla evliydi. Kocası Fahriye’nin bir dediğini iki etmiyordu. Fakat kocasının hem bir metresi vardı, hem de şirketteki genç kızları da arada elden geçiriyordu. Fahriye de artık gurursuzlaşmış, kocasından böyle böyle para sızdırıyordu. Arada da Jigolo partilerine katılıp, kendini düzdürüyordu. Büyük gün geldiğinde beni görmeliydiniz. Mini etek, üst düğmeleri açık beyaz gömlek, üzerine bir ceket, yoğun bir makyaj ve ağır bir parfüm. Erdoğan Bey bakmaktan konuşamıyordu. Gözlerini o koca göğüslerimden alamıyordu. Yarım yamalak bir konuşmanın sonunda, 2.500 TL maaşla beni işe aldığını söyledi. İşim çok basitti. İki gün sonra işe başladım. Yavaş yavaş öğreniyordum. Erdoğan Bey ise sürekli bir bahane yaratıp yanıma geliyordu, bacaklarımı ve göğüslerimi kesiyordu. Aradan bir hafta geçtikten sonra beni yemeğe davet etti. Erdoğan bey her ne kadar yemeğe benden başka gelecek kişilerin olduğunu söylemiş olsa da, akşam mekanda buluştuğumuzda ikimizden başka kimse yoktu. Gecenin yatakta biteceğini anlamıştım. Yeyip, içip, konuştuk. Gecenin sonunda arabaya bindik. Erdoğan bey bacaklarımı okşamaya başladı. Yaptığımın rezillik olduğunu biliyordum. Fakat çalışmadan bu kadar parayı ancak kendimi bu sığıra siktirerek kazanbileceğimi görüyordum. Aslında sarhoş değildim, iki duble anca içmiştim, ama kendimi sarhoşluğa vuruyordum ve sanki dalmış gibi camdan bakınıyordum. Bu sırada Erdoğan bey de elini bacaklarımdan baldırlarıma, yani iç bölgeye doğru ilerletti. Tahrik oluyordum. Sonra bacaklarımla oynamayı bıraktı, yutkundu ve “Gel bizim yazlığa gidelim!” dedi. Kısa bir süre sonra Selimpaşa’daki yazlığa varmıştık. Dolaptan Viski ve buz çıkarttı, bana da ikram etti. Ben de hayır demedim. Bu magandanın sikişini çekmek için kafamın iyi olması gerekiyordu. İlk duble bittikten sonra dudaklarıma yapıştı. Bıyıkları batıyordu, ama ses çıkartmıyordum. Gömlek, etek, külot, sütyen derken çırılçıplaktım. Erdoğan bey de tişörtünü pantolonunu çıkarttı, sadece mavi külodu vardı üzerinde. Bir anda amımı dillemeye başladı. Bu konuda başarılıydı. İnlemeye başlamıştım. Bir süre sonra kanepeye oturttu beni, sırtımı koltuğa yaslattı. Kendimi adeta teslim etmiştim. Bacaklarımı araladı, gül gibi açılmış amcığıma baktı, sonra da orta büyüklükte, ince sayılacak yarrağını geçirdi amıma. Bacaklarım havadaydı, Erdoğan bey araya girmişti. Topuklarım Erdoğan beyin omuzlarındaydı. Onu kendime çekiyordum. Bu duruma dayanamayan Erdoğan bey kısa bir sürede boşaldı. Ben içten içte sırıtıyordum, erken boşaldığı için. Fakat Erdoğan yılmadı devam etti. Bu sefer pozisyon değiştirdik, o yattı, ben üzerine çıktım ve amıma aldım. Bu sefer biraz daha uzun sürdü sanki, ama bu da uzun değildi. Üçüncüsünde bu sefer ağzıma verdi. O kıllı siki yalamak istemiyordum, ama elim mahkumdu. Taşaklarını kavradım, bir güzel ağzıma aldım ve sikinin başını emmeye başladım. Erdoğan beyin ufaklık tekrar canlanmıştı. Tek şartım vardı, “Döllerini yutmam, yüzüme de boşalma!” dedim. İyi saksocu olduğumdan Erdoğan bey kafa salladı. Bir süre sonra köküne kadar almaya başladım. Hızlıca git geller yapıyordum. Erdoğan bey, “Ahhhhh!” diye böğürünce, sikini ağzımdan çıkarttım, elime aldım, ellerime ve göğüslerime boşaldı. Sonrasında da sızdı kaldı. Ben banyoya gidip duş aldım. Ağlıyordum, oğlum geldi aklıma. Onurum iki paralık olmuştu adeta. Sırf geçinebilmek için, sokakta görsem yüzüne tükürmeyeceğim bir adama kendimi düzdürmüştüm. Sonrasında bir Viski daha içip misafir odasındaki yatakta sızdım. Öğlen saatlerine yakın uyandım. Başım ağrıyordu. Viski başımı ağrıtmıştı. Telefonumu kurcaladım, bir SMS gelmişti. Mesajı açtım, aynen şöyle yazıyordu, “Yeşim hanım, muamelen çok iyiydi! Salondaki sehpanın üzerindeki gümüş kutunun içine bak, içinde sana bir Zarf var. Bu sadece başlangıç.” diyordu. Heyecanla salona indim ve kutunun içine baktım. Zarfı açtım. “Benim aptal karım, ben sana demedim mi, sen kendi ayaklarının üzerinde duramazsın diye, çünkü kafan çalışmıyor. 45’inden sonra işte böyle elin sikiş mezesi olursun. Bunlar daha iyi günlerin. İş falan yok. Hepsi birer kandırmacaydı. Salaklığına ve rezilliğine yan. Patron diye seni siken de benim yeni çiftliğin çalışanlarından birisiydi! (İmza: Kocan)!” Hüngür hüngür ağlıyordum. Kocam bana bir oyun daha oynamıştı. Telefon açmayı düşündüm, fakat ne diyecektim ki? Rezil olduğum ile kaldım!